Ahmed Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal'i Anlatıyor


Yahya Kemal'in eserleri arasında bir rubai, ölümünden sonra muhayyel demi adeta zapt etti:

Çepçevre bahâr içinde bir yer gördük
Ferhâd ile Şîrîn'i berâber gördük
Baktık geceden fecre kadar ellerde
Yıldızlara yükselen kadehler gördük

Bu rubaiyi vaktiyle bu kadar sever miydim, bilmiyorum. Şimdi onda yalnız Türkçe'nin en güzel eserlerinden birini değil, Yahya Kemal'in kendisini görüyorum sanki. Elinde kadehi, dudaklarında hepimizin tanıdığı o güzel ve hikmetli tebessüm, dinlenmiş yüzüyle bu dört mısranın çerçevesi içinden bize bakıyor. İtiraf edeyim ki, bu vehimde hakikat olan bir nokta vardır.

Yahya Kemal, bu mısraların ve benzerlerinin ebedî saadet ve talihi yenme masalında asıl şahsiyetini aramıştı. O, bir kültürü ferdi bir macera gibi yaşayan, yaşamak isteyen insandı. Onun için tesiri bu kadar büyük oldu. Hayatımızda kalıntı halinde gördüğümüz bir yeni şey onunla yenileşir kazandı. Musikimiz, masallarımız, tarihimiz, dilimiz ve insanımız... Bu işi yapmak için tam zamanında gelmişti. Her sanatkârın hayatında asıl kemal noktası olan birkaç sene vardır. Yahya Kemal, bu birkaç seneyi devriyle tam bir uygunluk halinde yaşadı. Pek az şair onun kadar her teklifine cemiyetten sarih ve muayyen cevap almıştır. Bu itibarla bir şairden ziyade, onu büyük bir şef orkestraya benzetmek hiç de hatalı olmaz.

Zaman, bu uygunluk ve bu aktüelde hüküm sürmeyi elbette kıskanacak. Nesiller birbirini ittikçe Yahya Kemal'in düşüncesi, hatta sanatı, münakaşa edildi. İlahi sabırsızlığın başka ellere geçmesi mukadderdi. Fakat onun yerine, her zamanın malı olan, her zamanın malı olacak olan bir eserin etrafında toplanmış haklı bir şöhret geldi. Kendi kendimi tekrar etmek pahasına da olsa, onun bizim asıl klasiğimiz olduğunu söylemek istiyorum.



Yorumlar