Kendimle paylaştığım bu kokuşmuş odamda
Tutup kendimi assam
Hangi çocuk düşürür ekmeğini elinden
Dayanılmaz sancılarla kıvranırken bir kadın
Medet umabilir mi ki benim anılarımdan,
Ve gözleri sulanmış bu iğrenç topluluktan biri çıkar da
Der mi ki "bakın ne kadar yorgun ne kadar uğraşılmış
hangi tanrı içlenmez bu ceset karşısında"
Hangi toprak bedenimi kapatır da rahmine
Gelecek yüzyıllar için beni dayanıklı kılar.
Oysa ben
Yüzümü ekşiterek hiç kimseyi kırmadım
Ne eşyanın ardımdan kopup gelen uğultusu
Ne de yeraltı sularının bana dönük öfkesi
Beni ayırabilmiştir sizin sofralarınızdan
Bir kutsallık görseydim tutunduğum halkada sevgili dostlar
Bir büyük sır fısıldansaydı kulaklarıma
İstek uyandırabilirdi olgunlaşmış meyveler
Bir anlamı olurdu baharda yeşertilen kurumuş onca dalın
Yazık
Ne büyük İskender'im ben
Ne de defne yapraklarından bir taçla Tiberus Cezar
Bir köylü
Daha dokunaklıdır benden yağmura sövdüğü zaman
Kar ilk sevgililerini hatırlatır işportacı çocuklara
Ama ben mevsimine sığındığım bütün tebessümlerden
Bir şehvet peydahladım
Gidip geldimLautreamont ve Lucifer arasında
İşte hırçın büyücü
İşte yukka yürekli kaptan
İşte dilin engin belleğiyle mücehhez hovarda dünya.
Ali Kemal AKDENİZ
Yorumlar
Yorum Gönder