يَا تَلَامِيذَ غَزَّةَ عَلِّمُونَا بَعْضَ مَا عِنْدَكُمْ فَنَحْنُ نَسِينَا
Ey Gazze'nin öğrencileri, bize sahip olduğunuzdan birazını öğretin; çünkü biz unuttuk.
عَلِّمُونَا بِأَنَّ نَكُونَ رِجَالًا فَلَدَيْنَا الرِّجَالُ صَارُوا عَجِينًا
Bize erkek olmayı öğretin; zira bizim erkeklerimiz hamur gibi oldular.
عَلِّمُونَا كَيْفَ الْحِجَارَةُ تَغْدُو بَيْنَ أَيْدِي الْأَطْفَالِ مَاسًا ثَمِينًا
Bize taşların çocukların ellerinde nasıl değerli bir elmasa dönüştüğünü öğretin.
كَيْفَ تَغْدُو دَرَّاجَةُ الطِّفْلِ لُغْمًا وَشَرِيطُ الْحَرِيرِ يَغْدُو كَمِينًا
Çocuğun bisikletinin nasıl bir mayın, ipek kurdelenin nasıl bir tuzak hâline geldiğini öğretin.
كَيْفَ مَصَّاصَةُ الْحَلِيبِ إِذَا مَا اعْتَقَلُوهَا تَحَوَّلَتْ سِكِّينًا
Süt emziğinin yakalanınca nasıl bir bıçağa dönüştüğünü anlatın.
يَا تَلَامِيذَ غَزَّةَ لَا تُبَالُوا بِإِذَاعَاتِنَا وَلَا تَسْمَعُونَا
Ey Gazze'nin öğrencileri, bizim yayınlarımızı umursamayın ve bizi dinlemeyin.
اِضْرِبُوا بِكُلِّ قُوَّاكُمْ وَاحْزِمُوا أَمْرَكُمْ وَلَا تَسْأَلُونَا
Bütün gücünüzle vurun ve kararınızı sıkıca bağlayın, bizden bir şey sormayın.
نَحْنُ أَهْلُ الْحِسَابِ وَالْجَمْعِ وَالطَّرْحِ فَخُوضُوا حُرُوبَكُمْ وَاتْرُكُونَا
Biz hesap, toplama ve çıkarma ehliyiz; savaşlarınızı yürütün ve bizi bırakın.
إِنَّنَا الْهَارِبُونَ مِنْ خِدْمَةِ الْجَيْشِ فَهَاتُوا حِبَالَكُمْ وَاشْنُقُونَا
Biz askerlikten kaçanlarız; getirin iplerinizi ve bizi asın.
نَحْنُ مَوْتَى لَا يَمْلِكُونَ ضَرِيحًا وَيَتَامَى لَا يَمْلِكُونَ عُيُونًا
Biz mezarsız ölüler, gözsüz yetimleriz.
قَدْ لَزِمْنَا جُحُورَنَا وَطَلَبْنَا مِنْكُمْ أَنْ تُقَاتِلُوا التِّنِّينَا
Biz yuvalarımıza çekildik ve sizden ejderhayla savaşmanızı istedik.
قَدْ صَغُرْنَا أَمَامَكُمْ أَلْفَ قَرْنٍ وَكَبِرْتُمْ خِلَالَ شَهْرٍ قُرُونًا
Sizin karşınızda bin yıl küçüldük; siz ise bir ayda asırlar büyüdünüz.
يَا تَلَامِيذَ غَزَّةَ لَا تَعُودُوا لِكِتَابَاتِنَا وَلَا تَقْرَءُونَا
Ey Gazze'nin öğrencileri, bizim yazılarımıza dönmeyin ve bizi okumayın.
نَحْنُ آبَاؤُكُمْ فَلَا تُشْبِهُونَا نَحْنُ أَصْنَامُكُمْ فَلَا تَعْبُدُونَا
Biz sizin babalarınızız; bize benzemeyin. Biz sizin putlarınızız; bize tapmayın.
نَتَعَاطَى الْقَاتَ السِّيَاسِيَّ وَالْقَمْعَ وَنَبْنِي مَقَابِرَ وَسُجُونًا
Biz siyasi uyuşturucuyla ve baskıyla oyalanıyoruz; mezarlar ve hapishaneler inşa ediyoruz.
حَرِّرُونَا مِنْ عُقْدَةِ الْخَوْفِ فِينَا وَطَرِدُوا مِنْ رُؤُوسِنَا الْأَفْيُونَا
Bizdeki korku düğümünü çözün ve kafalarımızdan afyonu kovun.
عَلِّمُونَا فَنَّ التَّشَبُّثِ بِالْأَرْضِ وَلَا تَتْرُكُوا الْمَسِيحَ حَزِينًا
Bize toprağa tutunma sanatını öğretin ve Mesih’i üzgün bırakmayın.
يَا أَحِبَّاءَنَا الصِّغَارَ سَلَامًا جَعَلَ اللَّهُ يَوْمَكُمْ يَاسْمِينًا
Ey sevgili küçüklerimiz, selam olsun size; Allah günlerinizi yasemin gibi kılsın.
مِنْ شُقُوقِ الْأَرْضِ الْخَرَابِ طَلَعْتُمْ وَزَرَعْتُمْ جِرَاحَنَا نَسْرِينًا
Yıkık yerlerin çatlaklarından çıktınız ve yaralarımızı nergislerle süslediniz.
هَذِهِ ثَوْرَةُ الدَّفَاتِرِ وَالْحِبْرِ فَكُونُوا عَلَى الشِّفَاهِ لُحُونًا
Bu, defterlerin ve mürekkebin devrimidir; dudaklarda ezgiler olun.
أَمْطِرُونَا بُطُولَةً وَشُمُوخًا وَاغْسِلُونَا مِنْ قُبْحِنَا اغْسِلُونَا
Bize cesaret ve onur yağdırın; bizi çirkinliğimizden yıkayın, temizleyin.
لَا تَخَافُوا مُوسَى وَلَا سِحْرَ مُوسَى وَاسْتَعِدُّوا لِتَقْطِفُوا الزَّيْتُونَا
Musa’dan ve onun büyüsünden korkmayın; zeytinleri toplamaya hazırlanın.
إِنَّ هَذَا الْعَصْرَ الْيَهُودِيَّ وَهْمٌ سَوْفَ يَنْهَارُ لَوْ مَلَكْنَا الْيَقِينَا
Bu Yahudi çağı bir yanılsamadır; eğer biz kesin bir inanca sahip olursak çökecektir.
يَا مَجَانِينُ غَزَّةَ أَلْفَ أَهْلًا بِالْمَجَانِينِ إِنْ هُمْ حَرَّرُونَا
Ey Gazze’nin delileri, binlerce hoş geldiniz; eğer bizi özgürleştirecekseniz.
إِنَّ عَصْرَ الْعَقْلِ السِّيَاسِيِّ وَلَّى مِنْ زَمَانٍ فَعَلِّمُونَا الْجُنُونَا
Siyasi akıl çağı çoktan geçti; bize deliliği öğretin.
Nizâr Kabbânî
Yorumlar
Yorum Gönder